21 Mart 2009 Cumartesi

İbrahim Türabi

Bektaşi Melami halk şairlerinden olan İbrahim Türabi Afyon’a Tuna vilayetlerinden geldi. İyi bir eğitim almış olan Türabi burada alim, şair ve aydın kişilerle kısa zamanda kaynaştı, dostluk kurdu. Şair Vehbi, Dehşeti, Şeyh Kemal Çelebi, Alim Hafız Ali Rıza bunlardandı. Ciloğlu Deli Bekir (Harabi) de müridlerindendi. 1875’te vefat eden Türabi, kuvvetli bir üsluba ve akıcı bir dile sahipti. Aşıkane ve dervişane şiirlerden oluşan divanı ölümünden iki sene sonra Matbaa-i Amire’de basıldı. Türabi’nin hiciv alanındaki başarısına şu şiiri güzel bir örnektir.

“Selâmet köşesin tutsam bu bir şaşkın gedâ derler,

Kemâl-i rütbe kesbetsem aceb tarz-ı edâ derler,

Otursam ârifâne söylesem mir-i kelâm olsam

Kamu halkı usandırdı yalancı dâimâ derler

Eğer sâkit olup bir kimseye sohbet dimez isem

Tekebbür kendini almış derûnu pür-riyâ derler

Sim ü zer derdine düşsem diyeler ehl-i dünyâdır

Bu derviş olmamış hâlâ işi bâd-ı hevâ derler

Yakında olmasa hizmet çıkıp terk-i diyâr etsem

Kamu halkı dolandırdı kaçan deyne revâ derler

Türâbî âleme kendin beğendirmek ne mümkündür

Cehâletten berî ol kim buna âlem fenâ derler”

Onun İstanbul’da sarayda yaşarken II.Mahmud’un tütün ve kahve içenleri astırması üzerine Padişaha küserek Afyonkarahisar’a yerleşmiş, burada bir derviş hayatı sürdürmüş olduğu da anlatılır.