Dazkırı tarihi Danişmentlilere dayanmakla birlikte daha yakın tarih olarak Selçuk oğullarının Anadolu’ya yayılmaları ile birlikte Hacı Paşa Ağa Reisliğindeki Tatoğulları aşireti olarak Kızılırmak boylarından gelenlerle bilahare Adana tarafından gelerek yerleşen Farsak Aşiretinin torunlarıdır. Bir alay kuvvetinde olan Tatoğulları aşireti, Dazkırı’yı merkez yurt olarak kurmuş ve bugün değişik isimler almış olan Yukarı Yenice, Demirciköy, Çiftlik, Aşağı Yenice, Darıcılar, Gençali, Yüreğil köylerini değişik hizmetler için yerleşim sahası haline getirmişlerdir.
Bu köylerin sahaları o devirlerde alayın yaylım ve geçim sahaları olarak kullanılmıştır. Bilhassa Osmanlı İmparatorluğu devrinde gönüllü sipahi alayı olarak görev imtiyaz almış olan Tatoğlu Hacı Osman Ağa atlarını, Yüreğil ve Gençali otlaklarında otlatıp barındırmışlardır. Bu atların toplu halde yaylım yapıp bakılmasına “öğrek” denilirdi. Atların sulanmaları için Gençali köyünde ahırlar ve bugün dahi hala ÜÇOLUKLU çeşmesi ayakta olup, adı da Tatoğlu çeşmesidir. Buralarda şimdi sonralarda yerleştirilen Çerkezler yaşamaktadırlar ki bu insanlar büyüğe saygının timsalidirler. Bu alayın toplanıp orduya katılma hazırlıklarının yapılması için birde kışlası mevcuttur ki hala bu kışlanın kalıntıları “kışla” mevkiinde mevcuttur.
Dazkırı ovasında yaylım yapan atların sulanması da (bugün dahi hizmetteki) kadıncık yapılmaktaymış. Bu çeşme Hacı Osman Ağanın eşi tarafından yaptırılmıştır. Farsak aşireti ile kaynaşıp akrabalıklar kurulurken tatoğlu aşiretinden bir kol Başmakçı’ ya, bir kol da Yukarı Yenice’ ye yerleşerek orada iskan olmuşlardır. Yukarı Yenice eskiden yazlık mesire yeri olarak kullanılırken bugün büyük bir köy olmuştur. Tatdemirci denen bugünkü Demirci köyden 2300 nüfuslu büyük bir köy olmuştur. Esasta Peltek bir Tatoğlu aşireti mensubu buraya yerleşmiş ve alayın kılıç ve mızraklarını yapmak için demirciliğe başlamış, bunlara kendi adını vermiştir.
Yüreğil veAşağı Yenice köyleri, o zamanlarında atların yaylım ve tuz ihtiyaçlarını temin ederlermiş. Bu iki köyümüzde, elbette ki bu aşiretin karışım torunlarıdır. Alayın sorumlusu “Tatoğlu Reisi Ağa” lakabı ile bugün dahi kalıntıları mevcut olan avlu denen yerde etrafı kalın duvarlarla çevrili mermer büyük kapıdan nöbetçiler nezaretinde girilip çıkılan bir kaleye benzeyen şekilde bir avlu yaptırmıştır ki bugün dahi bu avlunun muazzam taş kapısı hala ayaktadır. Dazkırı’daki avluda hala zamanında yapılmış çeşme akmaktadır ve bu avludaki yıkıntılar yerine yeni evler yapılmıştır. Tatoğlu aşiretinin bugünkü torunları soyadı kanunu ile Şenocak soyadını, Farsak aşireti torunlarının bir kısmı Sönmez soyadını almışlardır.
Aşiretlerin Dazkırı’ya yerleşmeleri anında ilçenin bugünkü arazisi üzerinde hemen, hemen hiçbir aşiret yok gibidir. Aşiretlerin yerleşmesi ile Dazkırı’nın ismini o zaman APA koymuşlardır ki yazlık bugünkü Y.Yenice’ye Yukarı Apa, A. Yenice’ye ise Aşağı Apa, olarak isimlendirilmiştir. Apa’lar aynen bırakılmıştır. Uzun süre Bolatlı adını taşıyan Dazkırı, Cumhuriyet devriminde Ankara’nın Polatlı ilçesi ile isim karıştırıldığı gerekçesi ile Bolatlı adı Dazkırı olarak değiştirilmiştir. Dazkırı adı mülki idarede Dazkırı olarak geçerken DDY de Tazkırı olarak kullanılmış, istasyon levhası Tazkırı olarak asılmıştır. Dazkırı adı Konya’nın Bozkır ilçesi ile karışıyor gerekçesi ile zamanının il genel meclis üyelerinin teklifi ile Dazkırı’da mevcut Kocaoluk çeşmesinin adı Dazkırı’ya verilmiş ve Kocaoluk ismini almışsa da Dinar ağır ceza mahkemesinde mübaşirin Dazkırılı olan şahit bir kadının ismini Kocaoluklu Fatma diye çağırmış olması gülüşmelere sebep olduğundan tekrar Dazkırı adını almıştır. 1964 de asırlık çınarlarına izafeten Çınarlı olarak değiştirilmesine Belediye Meclisi karar vermişse de anlaşılması güç bir tefsirle ve Dazkırı adının 600 senelik bir mazisi vardır diyen İl Genel Meclisi kabul etmemiştir. Dazkırı’nın adı Dazkırı olarak kalmış ve kalmaya devam edecektir. (Ancak Dazkırılıların halk oylaması ile ismi değiştirilebilir.)
Dazkırı’mız seneler ilerledikçe gelişmiş, nüfusu artmış ve çevresinde de sonradan bir çok yerleşimler ve köyler teşekkül edince Bucak merkezi olması gerektiğinden kendisine 48 köy bağlanmak üzere 1859 yılında Denizli ili ile birlikte Bucak merkezi olmuştur. Bugün Denizli’ye bağlı olan Çardak ve civarındaki 15 köy Dazkırı’nın köyleriydi.
Dazkırı ve Dinar Sandıklı’ya bağlı bir bucaktı. Bugün Dazkırı’ya bağlı olan Başmakçı Dazkırı’nın köylerinden 13 tanesinin merkezi olarak bucak olunca Dazkırı arazisi 2 bucak haline geldi. 1958 de Çardak’ın ilçe olarak ayrılıp Denizli’ye bağlanması ve köylerin bir kısmını da götürmesi Dazkırı bucağını iyice küçültmüşken Dazkırı’nın 1959 da ilçe olması ile Başmakçı Evciler bucağına tekrar kavuşmuş ve 39 köy ve kasabadan ibaret şirin bir ilçe olmuştur.
Dazkırı 1923 yılında belediyeliğe kavuşmuş ve Adliyeye sahip olmuşsa da sonradan belediye ve adliye kaldırılmıştır. 1958 yılı Mart ayında tekrar belediyeye kavuşmuş ve 01.04.1959 tarihinde 70033 sayılı Kanun ile İlçe olmuştur. 1965 yılından itibaren hızla kalkınma yoluna girmiştir. İlçenin bazı köyleri sonradan aşiret ve göçmenlerin yerleşmesi neticesi teşekkül etmiştir. Bunlar Yörük ve Türkmen aşiretleri ile Bulgaristan ve Romanya’dan gelen göçmenlerdir. Muhacir köyleri diye adlandırılan İdris, yayla, Hisaralan, Hasandede, Akarca, Akyarma, Bozan köylerimizin göçmen olarak gelip yerleşen medeni ve temiz köylerimizdir. Gurbet elde vatan hasreti çeken bu vatandaşlarımız ilçemiz orman içi ve ova köyleridir. Akkeçili ve Akkoyunlu köylerimiz ise kendi adlarını aldıkları aşiretin kollarındandır. Madenler, Gökçek, Körkuyu, Hırka, Çevlik, Arıköy gibi köylerimiz göçebe olarak gelen ve yerleşen Türkmen aşiretleridir. Bu köylerimizin ataları zamanın ulaşım vasıtası deve kervanları ile nakliyecilik, koyunları ile hayvancılık yapan Sarıköy, Yukarı ve Aşağı Beltarlalar, Ovacık, Çığra, Akpınar, Yassıören, Örtülü, Karaağaçkuyusu, Kızılören, köylerimizin bugünkü sakinleri zamanın koyuncusu göçebe Türkmen aşiretleri olup, keçi sahipleri orman ve çalılıklar içerisine, koyun sahipleri ise ovalara yerleşmek sureti ile daimi iskana geçmiş ataların torunlarıdır.
Evciler , Başmakçı, İlçeleri ile Yüreğil beldemiz ise çok önceden daimi iskana geçmiş aşiretlerin torunlarıdırlar. Bunların ovalarda iskân etmiş olmaları koyunculuk ve at sürüleri ile geçimlerini sağlayan aşiretler olduğunu ortaya çıkarıyor. Sarıkavak, Darıcılar ve Kızılören çok daha evvelden yerleşik düzene geçmişlerdir.
Sarıkavak: İzmir – Bağdat yolu üzerinde gözcü olarak yerleştirilmiş Osmanlı aşiretlerindendirler. Dazkırı sakinleri bu yöreye geldiklerinde buralarını harap ve gayrı meskun olarak bulmuşlar ve onun içindir ki; Çiftlik, Yeniceler, Demirciköy, Gençali köylerini de kapsayan geniş sahaya kolayca hakim olmuşlardır. Sonradan gelen aşiretlerle bugünkü iskan meydana gelmiştir. Dazkırı’da yabancı veya Türk olmayan hiçbir aşiret ve kavim yoktur. Hepsi öz be öz Türk boylarının torunlarıdır.
İzmir – Eğridir demiryolunun yapılması sırasında İngiliz ve Rumlar istasyon civarında yerleşmişlerse de bunlar çok mahdut ailelerdir. İstiklal harbini müteakip demiryolunun devletimize devir edilmesi ile hiçbir yabancı unsur kalmamıştır.
Dazkırı’da Arkeolojik Kalıntılar :
Dazkırı topraklarında, eski devirlerde pek çok devletler yaşamış, gelmiş ve geçmişlerdir. Bunlardan Lidyalılar, Hititliler, Eski Yunanlılar ve Romalılar bu topraklar üzerinde yaşamışlardır.Bugün meydana çıkan eski eserlerden bu milletlere ait eski eserler ortaya çıkmaktadır. Romalılardan eski yunan kralı Büyük İskender buralardan geçmiştir. Bilhassa Büyük İskender’in Hindistan seferinden dönüşünde Anadolu’da kurduğu krallıklarından birisi de Dazkırı ve civarında Payitaht kurmuştur. Helenizm devri denen bu devrin eserleri bugün Akarca, Çiftlik, Kızılören, Sarıkavak köylerimizde ve bizzat Dazkırı’nın içerisinde çıkmaktadır. O devrin harp araçları, mızrak ucu demirleri, kılıçlar, heylar çıkmaktadır.
O devre ait topraktan yapılıp pişirilmiş Lahit ve sandukalar aradan 2500 sana geçmiş olmasına rağmen bu değerli hazineler yanında nereden geldiği keşfedilemeyen paralar yer altında yağmur suları ile Akarca köyü derelerinde bulunmaktadır. Bu eserler maalesef sahipsizdirler. Zira eski eser toplayıcı açıkgözler bunları ölü pahasına alıp, İstanbul ve İzmir’de turistlere, tarihi eser kaçakçılarına satmaktadırlar. Açılmış mezarlardan çıkarılan bir kısım tarihi eser Afyon Müzesine teslim edilmiş olmakla beraber, çıkan Kral Tahtı ve Karyolaları çoktan kaçırılmıştır.