Niyazi Mısri’nin[1],
“Biz beş er idik çıktık bir günde yola girdik
Kırk yılda ere irdik bu sohbete irince”,
diye söz ettiği Ümmi Sinan’ın[2] yetiştirdiği beş erden biri olan Askeri’nin Divan’ındaki bir beyitten öğrenildiğine göre adı Mehmed, lakabı Gülaboğlu’dur. Şer’i mahkeme kayıtlarından Kütahya’nın bugün Altınbaş olarak bilinen Zemhe köyündeki medresede ilk tahsilini yaptığı, sonra da Kütahya’ya giderek tahsilini tamamladığı anlaşılıyor. Tasavvufa yönelerek Elmalı’da bulunan Ümmi Sinan’a intisap eder. Şeriyye sicillerinden anlaşıldığına göre onun 1655 senesinde Afyon’a gelerek Hisarardı Medresesine[3] müderris olduğu görülür. Şeyhinin yanında ne kadar kaldığı, icazet aldıktan sonra Afyon’a gelinceye kadar nerelere gittiği, ve Afyon’a nereden ve hangi sebeple geldiği hakkında yeterli bilgi yoktur. Onun,
“Taşıp derya gibi coşdu gönül bir dem karar etmez
Akıp sahralara düşdü gönül bir dem karar etmez
Gezer Şam u Buhara’yı matlubun arayı
Bulam deyu dil-arayı gönül bir dem karar etmez”, gibi mısralarında uzak beldeleri dolaşmış olduğu düşünülür. Afyon’a gidişinin bir davetle gerçekleştiği rivayet edilir. Delibaşı ve Katırcıoğlu ayaklanmaları dolayısıyla medreselerde hoca ve alim kalmamış olduğundan dolayı halk tarafından yapılan davet üzerine Afyon’a gelen Mehmed Efendi’ye medreseye gelir sağlayan Süğlün Köyü civarındaki Eynegazi Çiftliği tahsis edilir.
Kısa sürede şöhreti yayılmasıyla Hisarardı Medresesi talebe ile dolup taşar ve hatta talebelerin bir kısmı şehirdeki hanlarda kalarak derslere devam eder. Bu şekilde kırk yıla yakın bir süre hizmetten sonra 1693 yılında vefat ederek medresenin hemen yanındaki Çavuşlar Sultan Mezarlığına[4] defnedilir.
Onun evlenip evlenmediği, çocuklarının olup olmadığı bilinmiyor. Alim ve sufi bir şair olan Askeri’nin kaleme almış olduğu Divan’ında tamamen tasavvufi konuları işlemiştir. Eserin nüshalarının çokluğu tanınmış olduğunu gösterir.